Bu güzel ve kendini beğenmiş adamla yan yana yürümek, onun bir ay önceki karşılaşmalarını unutmamış olması… Yüreğinde şakıyan kuş kanatlandı, hafif kızaran yanaklarına kondu, iki tel beyazı dün akşam kopardığı saçlarında uçuştu, durmadı yerinde, kanatlanıp gözlerinde titredi, dudağındaki gülümsemeye kondu.
Beyaz örtülü lokanta masaları, zeytinyağlı yeşil fasulye, ada sahili, yağmurlu akşamlar, masallar… Dağ ve ekşimek kokan uzak akrabalar… “Ne olduysa Lodos yüzünden oldu.” Orta yaşlı kadınlar, boşanmışlar, hiç evlenmemişler, bekârlar listesi… Fatma ile Kerem, Dilnaz ile delikanlı… Hatıralar… Hayal kırıklıkları, vehimler, radyoda bildik türküler, Ya Hızır!, “hatamla sev beni”, kafese kapatılmış kuşlar gibiyiz işte…
Menekşe Toprak, mutlu olmak isteyen, hatıralara ve hayallere sarılan, ümitlenen, aşka ve hazlara kapılan, pişmanlıklar yaşayan bir kadının hikâyesini anlatıyor. Rüya gibi akıp giden hüzünlü bir şehir masalı Ağıtın Sonu.
Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.