M.Kemal Adatepe: TEMMUZ ÇOCUKLARI
TEMMUZ ÇOCUKLARI
Toprak, Menekşe, Temmuz Çocukları, İst.: 2011, Yapı Kredi Yayınları, 253 s. ISBN:
978-975-08-1940-7
Türkiye’den 1960’lı yılların hemen başından itibaren Almanya ağırlıklı olmak
üzere Avrupa ülkelerine başlıyan işgücü göçünün toplumsal ve ekonomik boyutları,
politik sonuçları üzerine artık oldukça gelişmiş bir literatür söz konusu; konu değişik
çevrelerde değişik bakış açılarıyla sürekli konuşuluyor, bir yandan işgöçünün tarihsel
süreci yeniden yapılandırılırken, bir yandan da geleceğe yönelik politikalar
oluşturuluyor/oluşturulmaya çalışılıyor.
Yaklaşık elli yıllık bu sürecin önemli sonuçlarından biri de Türkiye edebiyatının
kazandığı yeni soluk oldu. Adalet Ağaoğlu’nun Fikrimin İnce Gülü, Fakir Baykurt’un
Duisburg Üçlemesi, Demir Özlü’nün Berlin Güncesi hemen ilk akla gelenlerden
birkaçı; Emine Sevgi Özdamar, Renan Demirkan, Aysel Özakın, Aras Ören, Dursun
Akçam, Molla Demirel, Yüksel Pazarkaya Türkiye edebiyatının dışişgöçü temasının
tanıdık isimlerinden bazıları.
(Işgücü göçünün edebiyat açısından bir diğer önemli sonucu da, ikinci kuşak
göçmenler olarak tanımalanan, birinci kuşağı oluşturan işçilerin çocukları arasından
yetişen Feridun Zaimoğlu, Kerim Pamuk, Selim Özdoğan gibi eserlerini Almanca
yazan ve Alman edebiyatında kendilerini duyurmuş yazarların yetişmesi olmuştur.)
Avrupa’ya isgöçü, özellikle Almanya ağırlıklı olmak üzere edebiyatta çeşitli
yönleriyle ele alındı, özellikle işçilerin günlük yaşamları, yaşadıkları ülkede
karşılaştıkları zorluklar, dışlanmışlıkları, karşılaştıkları düşmaca davranışlar
yazarlarca anlatıldı, önemli eserler yayımlandı. Geçen yıllar içinde edebiyat
eserlerinde ilk kuşak işçilerin yerini yavaş yavaş politik göçmenler almaya, zamanla
onların da yerini „yerlileşmiş göçmenler“ doldurmaya başladı. Tarihsel gelişimin doğal
bir sonucu olan bu süreçte iki konu nedense hep bir kıyıda kaldı; 1) Alman
hükümetlerinin özellikle 80’li yıllarda uyguladıkları teşvik programlarıyla kesin dönüş
yapanlar; 2) parçalanmış ailelerin geride, Türkiye’de bıraktıkları ve/veya Türkiye’ye
geri gönderdikleri çocukları.
Menekşe Toprak Temmuz Çocukları isimli eserinde yılda birkaç hafta,
Temmuz ayında Almanya’dan izne gelen anne babasıyla birlikte olabilen çocuklardan
birisinin yaşamından kesit sunuyor bizlere.
Bir yılbaşı akşamı Temmuz çocuğu Aysu’nun ablasının aradığı telefon
numaraları okuyucuyu, erkek işçi alınmadığı için ailesini geride bırakarak Almanya’ya
çalışmaya giden/gelen bir anneye, bu annenin kendisi gibi çalışmaya gelmiş başka
kadınlarla birlikte kaldığı odalara, yıllar sonra kocasını, çocuklarını yanına
aldırmasına götürür. Yıllar sonra artık her ikisi de yaşlanmış ve yıpranmış anne ve
babayı yılların alışkanlıkları ve yalnızlık bir arada tutmaktadır. Türkiye’ye geri
gönderdikleri çocukları ile olsun, biri evlendiği, diğeri ise Berlin’de doğduğu için
„yanlarında“ olan çocukları ile olsun ilişkilerinde hakim olan yine alışkanlıklar ve
yalnızlıktır.
Ablanın çevirdiği numaralardan biri ise eski bir ilişkinin izlerini arayıştır; bir
radyonun yöneticisi olan Klaus kendisine bırakılmış nottaki telefon numarasının
peşinden yabancıların, özellikle de Türklerin yoğunluğuyla tanınan Kreuzberg’de
geçmişini aramaya çıkar; sonuçta geçmişte de olduğu gibi yine „kaçar“.
Aysu’ya Ankara’da sıkça gittiği kahvede ablasından gelen telefon onu
arkadaşıyla buluşup yılbaşı partisine gitmeye hazırlanan, yayımlanmayacak dergilere
©mkadatepe
şiir çevirileri yapan üniversite mezunu herhangi bir genç kadın olmakta çıkarır,
Temmuz çocuğuna dönüştürür; doğduğu Anadolu kasabasından Berlin’e götürülen,
orada kendine arkadaşlar bulduktan, kendince bir yaşam kurduktan sonra tekrar
Türkiye’ye geri getirilen, okulda arkadaşlarınca „farklı“ görülen bir çocuk. Aysu’nun
kahvede arkadaşını beklerken karalamaya devam ettiği günlüğünden şu cümleleri
okuyoruz: „…Ben ailemle birlikte ne tatile ne de uzun sürecek bir yaz gezmesine
çıkmıştım. Altı hafta sonra onlarla birlikte evime geri dönmeyecektim. Geri dönecek
olsaydım, eminim, farklı şeyler hissedecektim; gördüğüm her yeni şey karşısında
heyecana kapılacak, bir macera yaşıyormuşum duygusuyla topladığım bilgileri daha
sonra anlatmak üzere gözümü dört açacaktım…“
Yazarının biyografisinden öğeler de içerdiğini rahatlıkla düşünebileceğimiz
Temmuz Çocukları’nda, iki ülkeye dağılmış altı kişilik bir ailenin hikâyesi, duyduğu
suçluluk nedeniyle büyük kızını mutsuz bir evliliğe mahkum eden bir baba, mutsuz
evliliğinden kaçamakla kurtulmaya çalışan bir abla, evli bir yabancı kadınla ilişkiye
giren ve bunu kendisi için tehlike olarak görünce de „kaçan“ evli bir Alman
entellektüelinin gözüyle Almanlar’ın yabancılara bakışı, aile bireylerinin birbirinden
kopmuş ilişkileri, ölümün aileyi „cennet“te bir araya getirmesini buluyoruz. Her zaman
karşılaşılaşabileceğimiz sıradan bir göçmen işçi ailesinin öyküsü. Sıradan olduğu için
anlatımı ustalık gerektiren bir konu. Menekşe Toprak dile hakimiyeti ve kurgusunun
yalınlığıyla bu zor konunun üstesinden hakkıyla gelmiş.
M. Kemal Adatepe / Hamburg 23.02.2011
http://www.mkadatepe.de/pdf%20dosyalari/TEMMUZ%20%C7OCUKLARI.pdf
Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.